Türk Ticaret Kanunu, Acentelik başlığı altında madde 102/1’e göre acenteyi şöyle tanımlamaktadır; “Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak, belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimseye acente denir.” Bu tanıma göre acenteler; tacirden bağımsız, acentelik ilişkisi bir sözleşmeyle bağlı olan, belirli bir yer ve bölgede tacirin nam ve hesabına hareket eden ticari işletmelerdir. Ayrıca TTK m.12/1 gereği bir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işleten kişiler tacir sayıldığından, acenteler tacir sıfatını haizdir.
2. Taraf Sıfatı
TTK 105/2 gereği “acentelerin müvekkilleriyle yaptıkları sözleşmelerden doğacak uyuşmazlıklardan dolayı acente, müvekkili adına dava açabileceği gibi, kendisine karşı da aynı sıfatla dava açılabilir. Yabancı tacirler adına acentelik yapanlar hakkındaki sözleşmelerde yer alan, bu hükme aykırı şartlar geçersizdir.” Bu maddeye göre acentenin müvekkili adına yürütmüş olduğu faaliyetlerden dolayı çıkan uyuşmazlıklarda acente adına dava açılabileceği gibi müvekkili adına da dava açabilir. Burada uygulamada karşılaşılan en büyük sorun husumetin hangi tarafa yöneltileceği sorunudur. Çünkü yine 105. maddenin 3. fıkrasına göre “acentelerin ad ve hesabına hareket ettikleri kişilere karşı Türkiye’de açılacak olan davalar sonucunda alınan kararlar acentelere uygulanamaz.” Bu durumda bir mahkeme veya hakem heyeti kararı gereği acente adına hüküm verildiğinde bu hükmün icrai niteliği olmayacaktır.
Hakem heyeti veya mahkeme kararlarının acente adına hükmedilmesi icra hukuku bakımından sıkıntı yaratacaktır. Bu sebeple acentenin faaliyetlerinden dolayı açılacak davalar veya hakem heyeti başvurularında tarafın yalnız acente olarak gösterilmesi yerine müvekkili adına izafeten acentenin gösterilmesi veya sadece müvekkil şirketin gösterilmesi daha doğru olacaktır.
Müvekkil adına izafeten acentenin gösterilmesi gerekliliği daha çok yabancı şirketler adına acentelik faaliyeti gösteren firmalarda ortaya çıkmaktadır. Yabancı şirketlerin merkezi genelde yurtdışında olduğundan açılacak davalarda tebligatların yapılması gibi birtakım sorunlar ortaya çıkacaktır. Bu durumda şirket adına izafeten acenteye dava açılarak acentenin davada şirket adına yer alması sağlanır ve karara icrai nitelik kazandırılır.
Örneğin X Limited Şirketi sözleşme yaparak Y seyahat acentesiyle anlaşıyor ve faaliyetleri için yetkilendiriyor. Y acentesi ile yapılacak her türlü paket tur, konaklama, ulaşım vb. gibi sözleşmelerden doğacak her türlü uyuşmazlık durumunda hakem heyetlerine veya yargıda açılacak davalarda X Limited Şirketi’ne izafeten Y acentesine veya tarafın direk X şirketi olarak gösterilerek dava açılması gerekir. Yalnız Y acentesi gösterilerek açılan davalarda verilen hükümde Y acentesi adına hüküm kurulmuşsa icrai bir niteliği olmayacak ilamların icrası yoluna gidilemeyecektir.
3. Seyahat Acentesine Karşı İcra Takibi
Seyahat acentelerinin faaliyetlerinden dolayı oluşacak her türlü zarar gereği tüketici, hakem heyetlerinden veya mahkemelerden alacağı kararla ilamlı icra yoluna gidilebilir. Seyahat acentelerinin Seyahat Acenteleri Yönetmeliği madde 29’a göre “seyahat acentaları ve şubeleri, müşterileri ile biletlerini satacakları ulaştırma müesseselerine sunacakları hizmetler ve sigorta limiti kapsamındaki yükümlülükler hariç olmak üzere tüm seyahat acentalığı işlemlerinden doğacak yükümlülüklerini yerine getirmek, karşılığı olmak ve bu yükümlülüklerin yerine getirilmemesi hâlinde Bakanlıkça paraya çevrilerek ilgililere ödeme yapılmak üzere seyahat acentasının grubuna göre 30 uncu maddede belirtilen miktarda teminatı, 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 34 üncü maddesinde belirtilen değerler üzerinden vermek ve teminatın eksilmesi hâlinde, otuz gün içinde tamamlamak zorundadır.” Kanun maddesine göre seyahat acentesinin tüm seyahat acentalığı işlemlerinden doğacak alacaklarına karşı seyahat acentelerinin Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde bulunan teminat hesabına haciz konulabilir. Bu durumda seyahat acenteleri teminat hesaplarına haciz konulduğunda haciz yoluyla karşılanan miktarı bakanlık bünyesinde bulunan hesaplarına 30 gün içinde geri ödemek zorundadırlar.
Seyahat Acenteleri Yönetmeliği madde 30’a göre seyahat acentelerinin teminatın miktarları aşağıdaki gibidir;
Her bir şube için belirtilen miktarların % 25’i alınır.
İşletme belgesi iptal edilmesi veya geri alınması durumda ise Seyahat Acenteleri Yönetmeliği madde 31’e göre “işletme belgesinin iptal veya geri alınma tarihinden itibaren kuruluş teminatı bir yıl süreyle Bakanlıkça Kanunda belirtilen amaçlar için tutulur. Mahsubu gerektiren bir durum yoksa bir yılın sonunda iade edilir.”